1 hafta galiba

15 gün

değişebiliyo o, imkanın varsa her gün bak da hesaplı bilet al.

bay kelimesinden türediğinden sanıyorum.

valla ben de anlamıyorum. bayan denmesinden rahatsızlık duymuyorum duyanı da anlayamıyorum. kadın demekten bi farkı yok bence.

bayan zeynep, bayan ertürk falan denilmesinden rahatsız olunduğunu sanmıyorum.
benim rahatsız olduğum mesela spor müsabakalarında erkek voleybol takımından bahsedilirken kadın voleybol takımı yerine bayan voleybol takımı denmesi. cinsiyet seçerken erkek ve bayan'ın yer alması. kadın kelimesinden ayıplı bir şeymiş, bir küfürmüş gibi kaçılması.

ayrıca birilerinin arkamdan "bayaan, bağyan, boyon" vb türevleriyle seslenmesi ardından muhakkak bktan bir şey yaşamam da sevmememin etkenlerinden :P

mesgul ve huzursuz +1
kadin kelimesi "kibarlastirilmaya" calisiliyor nedensiz bir sekilde.

e bagyan demeyek de ne diyek diye soranlar oluyor, cok basit arkadaslar "siz" diye bir kelime var mesela. "hanimefendi" demek istemiyorsaniz bunu kullanabilirsiniz.
tanimadiginiz bir kadina hitap ederken siz deyin bitsin.
bagyan su parayi uzatin yerine parayi uzatir misiniz, bak ne guzel dimi?

rahatsızlık duymuyorum. rahatsızlık duyanları niyet okuyucu ve adamına göre davranan kişiler olarak nitelendiriyorum. bayan denmesinin altta yatan olası sebeplerinden 'biri' ve bayan diyen kişilerin 'kaba ve ruhsuz' olması nedeniyle rahatsızlık duyuluyor.

kadın kelimesinin bakirelikle bağlantısı yüzünden insanlar kullanıyor. aynı tepkileri karşısındaki eşşek kadar adama "çocuk" diye işaret ederken vermezler.

bayan zaten mrs veya miss olarak kullanılınca kimse rahatsızlık duymuyor ki

kadın veya hanım anlamında kullanılınca rahatsızlık duyuluyor

örneğin:
-bayan bakar mısınız? YANLIŞ
-hanımefendi bakar mısınız? DOĞRU

-ben esmer bir bayanım YANLIŞ
-ben esmer bir kadınım DOĞRU

bence "hanim" ya da "hanimefendi" kulaga daha hos geliyor. bayan, cinsiyetci veya degil biraz sokak agzina dondu bana gore. "beyler, bayanlar" yerine "hanimlar ve beyler" sanki daha hos.

Çok basit bir soru soracağım:

Pazar yerindeki bir kadını/bayanı/hanımefendiyi düşünün. Domates almış, parayı vermiş, ve dalgınlıkla para üstünü almadan ilerlemeye, tezgahı terk etmeye başlamış. İyi niyetli satıcı da, arkasından seslenip uyaracak ve parasını almasını sağlayacak.

Bu adam ne diye seslenecek Allah aşkınıza?

-Kadııın! Paranızın üstünü alın. Unuttunuz.
-Bayaağn! Paranızın üstünü alın. Unuttunuz.

Hanımefendi demeyin vururlar ağzınıza. Burada kadın denir mi ya? Ne diyelim?

Ha bizim esnaf "Aplaa!" diye sesleniyor en güzeli en temizi. Esnaf çocuksa eğer "teyze" devreye giriyor.

@feel the blanks

işte tam olarak bundan bahsediyorum ''bayan''aslında günlük kullanımda ihtiyaç duyulan bir kelime.''kadın'' dememeye çalışmak da genellikle ''bayanların'' (bak kullanmak zorunda kaldım.hanımefendi mi deseydik?) komplekslerinden kaynaklanıyor.tanımadığım yaşıtım birinden bahsederken dahi ''kadın'' demem.

Political Correctness vs her türlü varım ama bence yanlış yerden başladık.

konu daha çok 'kadın' kelimesinden utanılması ile ilgili. bununla paralel olarak kadın'ın kendisi utanılacak bir şey haline geliyor. kadın olmak kız olmak kriterleri oluyor ve 'kızlık' statü haline geliyor ve kızlığını kaybetmiş olan aşağı görülüyor.
ben birçok kere, insanların sırf sevmediği ve sinir olduğu biri için 'kadın' kelimesini kullandığını gördüm. mesela burada da bir hata var o 'kadın' kelimesi beni çok rahatsız etti. şöyle ki; bunu diyen adam 50 küsür yaşında ve 'kadın' dediği kişi 25-26 yaşında. bu haliyle oldukça normal ve olması gereken bir şey gibi duruyor ancak işin aslı başka, ben o kişileri tanıyorum.
adam kadına gıcık ve o adam o eğitim seviyesiyle normalde sevdiği biri olsa o kişi, (aynı zamanda kızı yaşında biri olması paralelinde) ''o kız geldi mi'' gibi bir cümle kurar ancak tasvip etmediği/ sevmediği/ sinir olduğu biri için ondan bahsederken 'kadın' kelimesini bir aşağılama olarak kullandı. işte 'bayan' kelimesine karşı çıkışın temel nedeni bu. bayan diyerek 'kadın' aşağılanıyor.

ben olabildiğince 'hanımefendi' demeye gayret ediyorum. elbette arada bir bayan çıkıyor ağzımdan, hanımefendinin uymadığı kadın kelimesini hakaret olarak algılayabilecek kadınların bulunduğu ya da bulunabileceğini düşündüğüm bir yerde kullanabiliyorum.

işte burada yeni bir sorun duruyor; henüz işin çok başındayız. şu anda insanlara bayan değil kadın diye diretmek çok yanlış. aslında yanlış değil elbet ancak karşında senin ne dediğini anlamayan bir güruh var. önce belli bir seviyeye gelmek gerekiyor. kaldı ki bizim toplumumuzda 'ben kadın değilim bayanım' diyen kadınlarının varlığı söz konusu. acele edildiğini düşünmekle birlikte katılıyorum.

birde şöyle tipler var ''hayır sen kız değilsin kadınsın!1!1!!'' geçen bu duyuruda denk geldim böyle bir laleye. sana ne lan o kadının kendisini nasıl tanımladığından. erkekleri düzelt, kendi hitabını ona göre ayarla ama gidipte bir kadına böyle demek çok yanlış. kendisine yazacaktım ama zamanım olmadı, sonrada adını unuttum. burada görür de kendisini hatırlarsa elbet yazabilir bana, iyi de olur. konuşur anlaşırız :)

Bay-Bayan; Erkek-Kadın şeklinde kullanılmadığı sürece sorun olmayan durum aslında; birinin arkasından nasıl bağıracakmış, bir erkek giderken arkasından "erkekkk! bakar mısınız?" diye bağırıyorsun, olay basit; tersi durumda erkek için de aynı seslenmeyi kullanabiliyorsan o şekilde hitap edebilirsin yoksa kimsenin "bayan" sözcüğü ile sorunu yok; tuvaletlere bay-bayan yazarken kimse bay-kadın yazılsın demiyor; tek çaba kullanım aşağıdaki karşılıklarda olsun:

kadın-erkek
bayan-bay
hanımefendi-beyefendi

"bayanlar voleybol ligi" gibi demenin absürtlüğünü "baylar voleybol ligi" denildiğinde anlamak çok da zor değil aslında.

ben de bu bayan demeyin kadın deyin lafları çıkalı beri garipsiyordum neden böyle ısrarla bu konu üzerinde duruluyor diyordum.
@meşgul ve huzursunun cevabını okuyunca ( herkesin nedeni buysa) mantıklı geldi. erkek yüzme takımı deniliyorsa kadın yüzme takımı demek lazım.

@feel the blanks'ın değindiği konuya da katılıyorum. pazarda veya dışarıda herhangi biri bana "kadın" diye seslense bozulurum, garipserim. çünkü toplumdaki genel yargı bu tür seslenmenin kaba olduğu yönünde. "sanane be kadın" " kadına bak şunu yaptı" gibi cümlelerde kullanılıyor. veya otobüste kadına yer verdim demeyiz de hanıma veya bayana yer verdim deriz mesela. aynı şekilde erkeğe/adama yer verdim de denmiyor, baya, beyfendiye yer verdim deniyor. nezaket tek tarafa çalışmıyor, bunlarda bir ayırım yok.
pazarda veya dışarıda kadın için verdiğim örnekler adam sözcüğü için de geçerli. erkek diye hiç seslenilmiyor zaten. "erkeeek paranın üstünü unuttun" denmez, "adaam paranın üstünü unuttun da denmez" bayım paranın üstünü unuttunuz denir. abi amca deme durumu da aba teyze durumuyla aynı.

@ defug'un örneğindeki "bayan bakar mısınız" beni rahatsız etmez mesela.
ben esmer bir kadınım yerine ben esmer bir bayanım denmesini garipserim. esmer olduğunu değil bayan olduğunu vurguluyor diye düşünürüm. cümlede vurgu kayması olur.

sonuç olarak; rahatsız olmuyorum. aksine bu konunun da tıpkı ayrı yazılan de hezimeti gibi rayından çıkacağı konusunda endişeliyim.

Çünkü kadınlığı bekaretin olup olmamasına indirgeyen yavşaklar var, aynı şekilde kadın diye hitap edildiği için "ben kadın değilim kızım :(" diyen 28 yaşında "kızlar" var. Siz onlara Kezban deyin, ben demiyorum.

Onlara göre bayan kelimesi temiz, suya sabuna dokunmuyor. İçi boş. Kadın kelimesi ise (yine onlara göre) cinsel geçmişi ifade ediyor.

Oysa doğrusu şudur: fiziksel ve ruhsal olgunluğa erişmiş dişi insana kadın denir. 18 yaşındaysa genç kadın dersin, 55 yaşındaysa kadın dersin.

Hitap içinse söylendiği gibi "hanımefendi" gibi çok güzel bir kelimemiz var.

Kız - Oğlan
Kadın - Erkek
Bay - Bayan
Hanım - Bey

Söyleyeceklerim bu kadar.

@yirmisantim, bir düzeltme yapayım, her ne kadar günlük hayatta kullanım farklı olsa da aslında doğrusu bu;

Dişi - Erkek
Kadın - Adam

feel the blanks'in dedigi seye ben yukarida cevap verdim zaten.
okumamissiniz bi daha yazayim...

"e bagyan demeyek de ne diyek diye soranlar oluyor, cok basit arkadaslar "siz" diye bir kelime var mesela. "hanimefendi" demek istemiyorsaniz bunu kullanabilirsiniz.
tanimadiginiz bir kadina hitap ederken siz deyin bitsin.
bagyan su parayi uzatin yerine parayi uzatir misiniz, bak ne guzel dimi?"

hanimefendi, ya da sadece pardon bakar misiniz diceksiniz.
bitti.

adama bayim bakar misiniz diyo musunuz? ya da erkek bakar misin?
cumlelerinizi yazarken mantikli olun biraz.
o konumda kimse sizden kadin ya da bayan bakar misiniz demenizi beklemiyor zaten.
hanimefendi/beyfendi diyemem ben derseniz "pardon bakar misiniz" diye bir cumle var.
anlatabildim umarim...

Peggy, benim bildiğim kadarıyla adam sözcüğünün ilk anlamı insan, ikinci anlamı erkek. Ama ataerkil düzende kadının yeri olmadığı için, kadın "insan" olmadığı için anlamı gitgide kaymış. Keza "oğul" da "döl, yavru" demektir ama yine aynı ataerkil düzen erkek çocuğu olunca ona "oğlum" demiş, kız çocuğunu insan yerine koymamış. Aslında bu bayan hususunda da eleştirdiğimiz şey tam olarak bu.

@yirmisantim, evet o zaten başlı başına bir problem ama vurgulamak istediğim; erkek-kadın değil, erkek-dişi kullanımı daha doğrudur. tabii günümüzde anlam kayması yaşıyor bütün bu kavramlar.

Yapılabilecek bir şey yok. Hukuk danışmanlığı alınmadan şirket yönetilirse bunlar olur.

ödeyeceksiniz. bizim elimizde istifa olmasına rağmen, kişinin aylık düzenli puantajlarını imzalamasına rağmen ve kişinin hemen başka bir yerde biraz daha fazla maaşla işe başladığını ispat etmemize rağmen paşa paşa ödedik. bayağı bildiğiniz danışmanlık hizmeti alıyorduk ayrıca. sonuç olarak çok çok bariz bir neden yok ise (işçi işvereni öldürmediyse falan ki o da şüpheli) iş mahkemeleri, işçiler lehine sonuçlanır.

dürüst biri gibi duruyorduysa şirketten dini bütün biri gitsin ona güzel güzel yaptığının kul hakkına girmek olduğunu, bu şekilde alacağı paranın haram olduğunu, insanlar ondan görüp aynı şekilde dava açar ve kazanırsa onların haramlarına kendisi ön ayak olduğu için her birinin günahının kendisine de yazılacağını anlatsın. belki vicdanı sızlar.

yalnız benim anlamadığım şu, normalde hakikaten haksızlığa uğrayan bir işçi eski çalışanlar dahi olsa kendine gerçek şahit bulamazken bu eski çalışanlar nasıl böyle kinlenmiş de kadına yalancı şahitliğe razı olmuşlar? şirkete olan bu kinin sebebi ne?

Tuzsuz leblebi. Kesin tedavi değil ama.

endoskopi vs mide kanseri.

endoskopinin korkulacak bir tarafı yok, tatsız bir tecrübe, oluyorsun bitiyor, bir daha aklına bile gelmiyor.

sabahları mide koruyucu falan alman lazım ama başkasına verilen ilaçlarla hareket etme bence.

Doktora gitmek sart. Endoskopiyi annem yaptirdi hiç korkuldugu gibi degil. Zaten sedasyon esliginde yapiyorlar. Anlamiyorsun bile.

Mide yanmasi oldugunda bir corba kasigi toz sekeri bir bardak suyla yut. Tabii seker hastaliginiz falan yoksa yapin. Cok etkili.

Proton pompası inhibutoru.

Mesela opagis.

Kesin çözüm olacaktır. Ağır bir ilaç değil. Doktorunuza sorun. Tamam derse kullanın.

nexium 40 mg sabahları aç karnına.

soğuk süt.

her zaman endoskopi yapmıyorlar. git doktora.

süt +1.

pulcet.

korkutmak gibi olmasın ama benim endoskopim korkunçtu.

lansor, lanzedin, gaviscon advance

rennie.

Geç saatte yemeyi kes. Geç saatte ağır yiyecekler tüketme.

doktora git demişler zaten. ben de ilave ev ilaçları diyeyim. tedavi için değil yardımcı olarak.
önce toz şekeri dene yanma olduğuda.
leblebi de iyi geliyor.
ama esas tavsiyem sakız. plastik değil gerçek sakız, helikobakterilerin düşmanı olan. www.ncbi.nlm.nih.gov

yalnız doktoru ihmal etme.

çalışmıyorsan sorun olmaz.

pasaport hakkının düşmesi şöyle: eğer pasaportun yok ve şimdi almak istiyorsan alamazsın çünkü öğrenci değilsin. ama elindeki pasaport 25 yaşına kadar ya da sigortalı bir işe girene kadar geçerli..

o pasaportu ögrencilik bitiminde iade etmen zorunlu.

burada aciklamiyim uzun uzun ama suc isliyorsun kullanirsan, burada bir kac arkadasa da dava acilmisti, onlar anlatsin durumu

@kurnaz

yanlış anlama işte o tarz hikayeleri birinci ağızdan anlatana rastlamadım hiç sorun da o. Ceza yiyenler hep aynı zamanda çalıştığı için tespit edilmiş. İşsiz olup ceza yedim diyen görmedim henüz.

bu yaz gittim mezun olup hem de pasaportu mezun olmama 2 ay kala çıkardım ordaki kadın dönünce iade et dedi. bi sorun çıkmadı.

öğrenci olman gerekli.

Hususi damgalı pasaport alabilecek durumda bulunanların ergin olmayan veya ergin olsalar dahi yanlarında yaşayıp evli bulunmayan ve iş sahibi olmayan öğrenimi devam eden çocuklarına 25 yaşının ikmaline kadar, yine ergin olsalar dahi yanlarında yaşayıp evli bulunmayan ve iş sahibi olmayan, aynı zamanda bedensel, zihinsel veya ruhsal özürlerinden en az biri nedeniyle sürekli bakıma muhtaç durumda olduğu resmi sağlık kurumlarının düzenlediği sağlık kurulu raporu ile belgelenen çocuklarına da hususi damgalı pasaport verilir.

www.pasaport.pol.tr

zalımsın TC

aöfe kaydol öğrencilik halin sürsün.

henüz daha "ben aynısını yaptım ve sorun oldu" diyen çıkmadan inanamayacağım. Bilet bile alındı...

Arkadaşım yanımda Romanya'ya uçtu. Mezun olalı 2 ay olmuştu, sıkıntı olmadı.

sen bilirsin, benim burada her zaman vurguladigim bir sey var, burada herkes birbirinden tavsiye aliyor, herkes bir seyler söylüyor, ben her zaman birine tavsiye verirken en dogrusu olmasina özen gösteriyorum, burada anlatilanlarda kimsenin basina bir sey gelmemis olabilir, pasaportunu teslim etmen lazim derken sana kimse , sana kini oldugu icin bunu demiyor, dogrusu ve hukuk yönünden yapilmasi gereken oldugu icin bunu diyor.

simdi burda 10 kisi sana demistir "basina bir sey gelmez" diye, bende diyorum ki benim basina bir sey gelmis arkadaslarim var, dikkat et basina is gelebilir, burada tamamen sana ait bu bahsettigim seye güvenip güvenmemek.

ama eger basina bir sey gelir ise senin basina gelecek o, o zorluklari, mahkemeyi, sikintiyi sen cekeceksin, burada basina bir sey gelmez diyen kimse yaninda olmayacak, kimse sana kardesim ben sana yardim ederim demeyecek, diyemeyecek, tam tersi "keske dogrusunu yapsaydin" diyecek.

yillardir yurt disinda yasayan biriyim, herkesin kimsenin basina gelmez dedigi en uc seyleri gördüm, insanlarin ne sikintilar cektigini gördüm birebir bundan dolayi en güzel tavsiye her zaman en dogrusu.

@kurnaz dediklerinde haklısın da yapılan şeyin yanlış olmadığına inandığımdan kolayca yapıyorum(zaten daha önce 1 sene yaşadığım ülkeye 1 haftalığına gidip döneceğim). Olayın farkındayım, riskleri alarak gidiyorum biraz da. Bizi mecbur bırakan devlet utansın :)

360-total-security ücretsiz indir derim. flaşbellektekileri zart diye silmiyor. karantinaya alıyor. aha bütün verilerim gitti olmuyor... sana soruyor izin verirsen oyunları yükletir...

avast free ve premium kullanabilirsiniz. üstünü de tanımam, arka planda sessiz sakin çalışan bir virüs programıdır. free hali de oldukça iyidir. paralı olarak alırsanız, otomatik güncelleştirmeler, pislikçi programı, safezone eklentileri beraberinde geliyor.

sophos

mcaffee al kafan rahat etsin.

kaspersky pure
ruslardan şaşma

nefret ederim, içinde olduğu yemeği ağzıma sürmem.

Bayılıyorum kendisine. Özellikle de peynirle.

Cok severim ben. Gecenlerde dereotlu cacik ictim ona da cok yakismisti.

(bkz: dereotundan nefret edenler derneği)

Alla alla cok enteresan ya neden bu nefret? kokusu da tadi da derisik bi ot girdigi yemegin havasini degistiriyor negzel iste

nefret demeyelim de hoşlanmıyorum. eşim kabak yemeğinde, cacıkta ve arada yaptığı egzotik salatalarda kullanıyor. kokusunden hoşlanmıyorum, çok baskın gelirse yemem. hafif belli belirsiz ise yiyebilirim.

çok severim

zeytinyağlı yemeklere çok yakışır dereotu. havuçla, enginarla, kerevizle çok iyi gider. gerçi dereotunu yemeyen kerevizi hiç yemez ama :D

nefret ederim, kokusuna dayanamam.

ben de neden sevilmiyor anlamıyorum. poğaçada, omlette, zeytinyağlı yemeklerde süper gidiyor. karnıyarığın bile üstüne koyup yiyebilirim. saksıya ektim ama tutmadı :(

Dereotuna karşıyım. Tadı ve kokusunu beğenmiyorum. Ama bir iki yerde tadını çok alamadığım için yiyebildiğim oldu. Ekolojiye katkısı ne kadar bilmiyorum, zincirleme reaksiyona neden olmuyorsa soyu kuruyabilir.

bezelye salatasında resmen orgazmik oluyor, nasıl sevilmez...

Dereotlu mısırlı pilav <3 bayılırım.

Ben de severim baya baya. Salatada, mantar corbasinda, kabakta, omlette cok guzel oluyor. Gerci ben yesil olan her otu seviyorum galiba.

hic sevmem, icine giren her seyin tadini bozuyor.

patates salatasında harikadır...

ben önceden hiç böyle maydanozmuş, dereotuymuş yemezdim. sonra sonra böyle salatalarla yemeye başladım. en son yemekhanede maydanozun sapını dahi kart kurt yediğimde anladım ki en sevilmeyen şeyler bile sonrasında seviliyor.
bu da böyle bir anımdır.

cok severim. haftasonu kahvaltida dereotlu yumurta yiyorum. salatalarda da cok guzel olur. en sevdigim...

Çok severim.

zeytinyağlı kabak ve baklada olmazsa olmaz. fakat mesela yaprak sarmada istemem. yaprağın baskın bir aroması var ve bol maydanoz da koyuyorum, bu ikisine dereotu abartı geliyor. cacıkta fena olmaz ama ben cacığa nane ve azıcık zeytinyağını daha çok yakıştırıyorum. dereotundan nefret eden birini tanıdım, başka birine rastlamadım.

ahahah annemin salonda şu an yaptığı :

i.hizliresim.com

poğaçasını çok severim ben de

Eskiden sevmezdim, şimdi çok seviyorum. Yoğurtlu mezelerde, cacıkta falan çok güzel oluyor. Kabak yemeklerinde de çok güzel oluyor. Bir de taze bakla. Off. Ama baklayı dereotsuz pişirip bol dereotunu yoğurda doğrayacaksın, onu baklanın üstüne koyup yiyeceksin.

devilred +1, poğaçalarda da ne güzel oluyor o. macar keki sonra. efendime söyleyeyim salatada, gözlemede, kimi yemekte. her şeye katılmasını sevmiyorum ama güzel sebze işte.

severim. içine girdiği yemek daha güzel oluyor sanki.

bayılıyorum. her yemekte yerim.

eskiden nefret ederdim olduğu yemeği salatayı yemezdm . ama birgün poaçasını yedim hamurunda dereotu vardı aşık oldum. şimdi her zeytinyağlı yemeğe yemek pişip altını apatınca bir miktar koyup dinlendiriyorum. inanılmaz oluyo

seviyorum bayılıyorum diyenlerin cevaplarını okudukça sıkıntı geçirdim şurada.
öyle kokulu birşeyi nasıl yiyebiliyorsunuz arkadaş? ne kokusu koku ne tadı tad.

Yoğurtlu mezelere konulabilir ama konulmasa da bir şey kaybedeceğimizi sanmıyorum.

haydariyi nasıl yapacağız yahu sevmesek? e içilen rakı küsmeyecek mi o zaman? deli gibi seviyorum hem de.

@Sour nane rahatsız etmez. tazesi ya da kurusu. dereotu ise kokusuna bile dayanamadığım bir bitki :)

@mermize
haydaride dereotunu ilk defa senden duyuyorum o.O

eksisozluk.com

@sour
ne gordum ne de duydum.
olsa yemezdim zaten :/
not: rakinin litresinin 25 tl oldugu yerden bildiriyorum.

Sour kardes yedigim haydarinin haddi hesabi yoktur ama hic dereotlu yemedim ben de ama bir dahakine dereotu da aticam icine.

Cok onemli not: rakinin su olup aktigi yerlerden geliyorum.

bütün gün koklayabilirim, tadı için öyle ayırt edici bir lezzeti yok ama. kokusuyla katkıda bulunuyor...

Halının kenarını kemiriyormuş gibi hissediyorum dereotu yediğimde.

çok severim.
dereotlu pilav güzel oluyo. salata gibi yiyebiliyosun böyle.
bi de ben ton + dereotu + salatalık çok severim.

maydonoz yerine dereotu olsa keşke her şeyin içinde

Maydonozu, naneyi taze taze boğarım ama iş dereotuna gelince poğaçası hariç tahammül edemiyorum. İçinde olan salatayı, cacığı görünce iştahım kaçıyor.

her yaz ektirip kuruttuyorum ve kış boyu kullanıyorum o derece seviyom.

Renkli falan yıkamıyorsunuz inşallah...

makineye koyma bence. sonraki yıkamalarda genel bi renk solması olabilir.

önce lavaboda elinle sabun sürerek gözle görünen kirleri temizle
(külotların bokunu akıt)

sonra bi leğene su + çamaşır suyu koy. atlet külot, beyazları o leğende beklet.

Beyaz Gomlek tshirt havlu falan yikicam tam beyazlamiyor gibi geliyorlar camasir suyu halleder diye dusunuyorum

Ankara sodamatik al bulabilirsen
Bulamazsan haci sakir beyaz sabunlardan al. Gomlegi elinde biraz citile, legende beklet bikac saat. Ertesi gun de normal yika makinede

Havlu icin zor olur bu dedigim ama

çamaşır suyu beyazlatmaz, sarartır.

çamaşırların çamaşır suyu ile yıkanması çok eskide kaldı.

eskiden deterjanlar bu kadar iyi değildi, makineler de uyduruktu. merdaneli filan. annelerimiz kaynatırdı çamaşırları o yüzden. şimdi anneler bile kaynatmıyor çamaşırları. yeni deterjanlar 40 derecede bile etkili.

şimdilerde buna gerek yok. çamaşır suyu çamaşırları fena yıpratır.

çamaşırların daha iyi temizlenmesi, beyazlanması için leke çıkarıcılar var. kosla ya da ariel'in. marketlerde deterjan reyonlarının yanında bulabilirsiniz bunları. deterjanla birlikte bunlardan kullanın.

çamaşırlarda leke varsa direkt makineye atmayın. önce lekeleri çitileyin sabunla. bunu yaptıktan sonra lekeli yerin üzerine bir miktar sıvı leke çıkarıcı dökün. çamaşırı makineye bu şekilde koyun ve makinede yıkayın.

Yok sarkmaz. kilo verdikçe vücut ayarlıyor onu. hafif hafif de spor yaparsan cillop gibi olursun.

Uzun süredir obezsen sarkar. Şöyle düşün: Deri canlı bir organizma, vücudundaki yağlar uzun süre deriye baskı yaptığında deri elastiki özelliğini yitirir. Deforme olur. Belli bir kiloya indikten sonra da deforme olan deri eski haline dönmez. Bunu bir tür skar doku olarak da düşünebilirsin. Yaptığın sporun şekli veya diyetin ya da kilo verme hızın bu duruma etki etmez. Daha düşük seviyelerde, yani deri bu özelliğini yitirmemişse belli bir toparlanma olabilir ama aksi durumlarda mümkün değil.

want +1 kelepçe olayında da sarkan yerleri de kesip gerdiriyorlar zaten de. normal bi vatandaş sağlıklı bi şekilde kilo verirse ve sporunu da yaparsa sarkma olmaz Vücüt toplar. Bu tabi ki şık diye olmaz ama sandığınız gibi sarkma olmaz.

93 kilodan 68'e düştüm ve göbeğim eşşek gibi sarkı, haftada 5 gün spora gidiyorum hala sarkık

Try again kilo verme ne kadar sürede oldu. kilo vermeye başladığın andan itibaren spor yaptın mı yoksa kilo verdikten sonra sarktım toplayayım diye mi spora gittin?

yaklaşık 20 kilo verdim, hiçbir yerim sarkmadı ve gevşeme olmadı.

kollarında yırtıklar filan varsa sarkar ama kollardan çok göbek ve göğüsler sarkıyor

bu biraz genetik bence. siz kilonuzu verin, bir iki yıl vücudun kendisini toplamasını beklersiniz, vücut inanılmaz biçimde kendini yenileyebiliyor çünkü. olmazsa artık ameliyatla düzeltirsiniz, çaresiz değil.

sarkar.

moralim bozuldu.

sarksa da toplar. sarkacak kadar kilo verebilsen daha ne istiyon.

Bunlar normal kilona indikten sonra düşüneceğin şeyler.

pendikten 08:30, 09:30, 10:30 da tren var. tren 45 dk sürüyor. sabihadan taksi 10-15dk sürer pendiğe.

securedrive a bir bakıver

ipek ongun'un bi serisi vardı ya onu okusun.

Sophie kinsella diye bir yazar var, bir alışverişkoliğin itirafları en bilinen kitabı sanırım. Ben ilkokulda onun pasaklı tanrıça diye bir kitabını okumuştum. Başka bir arkadaşıma da lisede İngilizce hocası dili hafif diye okutuyormuş. Bence o yaşa göre eğlenceli şeyler yazıyor. Alacakaranlık tarzı şeylere de bakabilirsiniz. Buna vakit ayırmanız çok güzel, umarım alışkanlık kazanır.

O yaştaki gençler dystopia içerikli şeyleri çok seviyor, Divergent serisi, Labirent serisi falan gibi bir şeyler ilgisini çekebilir.
Miss Peregrine'in Tuhaf Çocukları yeni çevrildi Türkçe'ye onu da beğenebilir.
Her Gün diye bir romanı da yeni çevrildi David Levithan'ın. Bu kitaba bayılma ihtimali %90, zaten lise öğrencileriyle ilgili ama çok hoş, düşünmeye sevkeden bir içeriği var.
John Green'in kitaplarını tavsiye edebilirsiniz.
Stephen Chobsky'nin Saksı Olmanın Faydaları romanı da iyi olabilir.

(Bir lise öğretmeninin klişe listesini izlediniz.)

ince demissin ama
çalıkuşu
aşk ve gurur
Jane eyre
Bridget Jones un gunlugu

ille de ince isterem deyirsen ki ona da epsilon yayınlarının ince ince gençlikli aşk kitaplarını öneririm.

bir genç kızın gizli defteri serisi (ipek ongun) o dönemlerde zevkle okunabilecek kitaplardan sanırım.
www.idefix.com

bir de mavi saçlı kız'ı okumuştum o yaşlarda.

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu

vampirli kurtadamlı filan seriler var ya onlar ile okuma alışkanlığı kazanabilir.
ergen kitaplarından devam oradan polisiyeye oradan rus klasikleri varoluşçular filan derken olur o iş.

İpek Ongun, Alacakaranlık serisi filan degilmis ama ben de tekrar edeyim. O donem butun arkadaslarim okudu bunlari. Polisiye romanlara bakabilirsiniz.

Cizgi romanlar belki hoşuna gider, bir de ince mitoloji kitaplari var. Yunan tanrilarini anlatiyor hikaye biçiminde. Icinde ask, entrika ne ararsanız var. Bir arastirin derim.

ipek ongun'un kitaplarını ben ortaokulda okuyordum, 16 yaş için değil onlar. o yaşlarda ne okuyordum diye düşünüyorum da,

sineklerin tanrısı
piano piano bacaksız
boleyn kızı serilerini okunabilirlik açısından tavsiye edebilirim. su gibi akıp gider. boleyn kızı, kraliçenin soytarısı, bakirenin aşığı
inci küpeli kız

o yaşta bizim dönemde "yatmadan önce 100 fırça darbesi" çok okunurdu ama okumasın:)

harry potter okuyabilir, gayet sürükleyici.

biraz geç kalınmış alışkanlık kazandırmak için ama yine de bir şeyler denenebilir. yukarıdaki öneriler gayet iyi. özellikle çalıkuşu.

komik bişeyler al.

dikkat yazılı var
yine mi yazılı var
kaç yıl oldu

filan gibi böyle komikli filan şeyler bul. zaten okuduğu kitap da bunlara benziyor.

aynı durumda olan abla olarak kardeşime kitap almadım. hadi sen gel istediğini alalım dedim. aldıkları:
"kötü çocuk
aşkın müziği
ruh ikizi mi ruh öküzü mü"



her ne kadar onaylamaam da alışkanlık kazandırmak için böyle kalitesiz kitaplara verdim parayı.

whatpadd de takılsın

amerikalıların ve ingilizlerin kullanımı farklılık arz edebiliyor. ben ingiliz versyonundan yaklaşacağım:

günlerden önce on. on monday, on tuesday ama haftasonu derken at "at weekend" haftaiçi derken yine on "on weekdays". sonu day ile biten herşeyde on "on my birthday" "on holiday"
eğer bir kelime spesifik bir günü veya bir dönemi kastediyorsa günse on, zaman dilimiyse at kullanılır. "on Christmas" derseniz 25 Aralık'ı kastetmiş olursunuz, "at Christmas" derseniz o bir iki haftalık noel zamanı vaktini kastetmiş olursunuz.
yıllardan önce in: in 2001
gün parçalarından önce (morning, afternoon, evening): in. in the evening falan dersin. night hariç, ondan önce at ve the gelmez. at night
saatlerden önce at: at 8 (dediğinde o'clock demen gerek kalmaz, başındaki at onu saat olduğunu bildirir)

bulunma hali
kıtalar, ülkeler, şehirler,ilçeler, köylerden önce "in". in Asia, in turkey, in İstanbul, in Üsküdar, in Kabzımal Village
herhangi bir binada veya adı bilinmeyen bir binadaysan "in". in the school, in the building, in the hospital.
amaaa eğer o okulun öğrencisiysen ve o sırada okuldaysan "at school", hastanede yatıyorsan "at hospital" binanın adı belliyse "at zorlu Center"

bunun dışında bazı fiiller yanlarına spesifik olarak bazı prep alırlar. phrasal verb leri kastetmiyorum. phrasal verb'de fiil ve prep birleşip yeni bir kelime oluştur (örn: throw=atmak, up=yukarı throw up=kusmak). benim kastettiğim fiilde anlam değişikiği yaşatmayanlar. örneğin "bak" demek için "look" denir. ama "kuşa bak" derken "look at the bird" dersin, fiilden sonra at kullanman gerekir, başka bir prep kullanamazsın. form doldururken "fill out the form" dersin vs. bu kısım zaman içinde okuya okuya, duya duya öğrenilecek şeyler.

bunun bir hint'i veya kurali yoktur. yeteri kadar okumayla, maruz kalmayla once ogrenir, sonra icsellestirirsin. oyle ki, kazara agzindan yanlis bir sey ciktiginda rahatsiz olursun.

ama dedigim gibi, malesef bunun bir kolayi yok.

tavsiyem ezber youna gitme yalniz, ogrenmeye bak.

kendimi öyle sanıyordum ama galiba resme yeteneğim var. 4 ya da 5 olması lazım resim kursuna gittim hocalarımdan bir tanesi ima etmişti yani olması gereken ressamlarda bir özellik varmış bende. Sen de futbola yeteneklisindir.

bende her şeyden azar azar var. onlar da hiçbir zaman yeterli gelmedi.

hiç yeteneğim yok valla.

yaz yaz beni de listeye ekle. bi ara böyle bir duyuru açmıştım galiba ben de.

Oo karsim gel opujem. Saka saka benim de var birkac yetenegim beni baskalarindan ayiran genelde uzgunum. Senin de vardir da sen farkinda degilsindir bir de su olabilir belki arkadas cevren fazla uberdir?

Ben şarkı söyleyebiliyorum ama uçamıyorum mesela. Uçmayı istemedim lisede, yani ben pilot olsam diye aklımdan geçmedi. Bunu istemek de böyle hayal kurma becerisi gibi bir şey bence. Dümdüz adamın böyle bir hayali olmazdı bence.

Yetenek tek başına pek bir şey ifade etmiyor. Belki hiç bir şeyin üzerine gerektiği kadar düşmemişsindir. O topu iyi oynayan adam fiziksel yeteneğinin üzerine oynaya oynaya iyi hâle geliyor.

benim de öyle sanatsal estetik yeteneklerim yok
kulağın iyi diyenler oldu ama onu nasıl anlıyorlar onu bile bilmiyorum :P
ben odunum diyorum kendime mesela, neysek oyuz n'apalım?

:=)
yok ben o kadar da yeteneksiz değilim.

abi senin saydiklarin cok somut seyler ama. gerizekali olmayan her insanin digerlerine kiyasla daha yatkin ve becerikli oldugu bir sey vardir. sen mesela pilot olmayacak miydin? her adam onu yapabiliyor mu saniyorsun? kac kisi "sokarim ucagina" deyip birakiyor o okullari/egitimleri. bir de goreceli bir kavram bu bence. mesela bana cok iyi yazdigim soylenmistir hep. ee? iyi yazdim da ne yaptim ki, yetenekse ne faydasini gordum? kesfetmek kadar kullanmak da onemli. o futbol oynayan cocuk futbolcu mu oldu? sesi guzel olan kiz konservatuvar mi okudu? % 90 hayir.

yani bir yandan hepimizin yetkin/yatkin oldugu veya olabilecegi alanlar var, diger yandan uzerine dusmedigimiz surece hicbirimizin yetenekleri anlam ifade etmiyor.

benim tek yeteneğim şiir yazabilmem onu da kimse beğenmiyor salla panp.

Hemen hemen aynı durumdayiz.ama benim yetenegim mantikli bir insan oldugumu ve insani iliskilerimin iyi oldugunu dusunuyorum. Pek goze gelmese de bu da bi yetenek.sabirli olmak da bir yetenek, caliskan olmak da bi yetenek bana kalirsa.yani direk uretime katkisi olmasa da ustun oldugun biseler vardir.

aha işte benim bu. hiç ama hiçbir şeye yeteneğim yok ve bu beni kahrediyor :(

Oo beni de yaz hemen. Aynen dediğin gibi ne bi' yetenek ne bi' beceri. Yoğun analizlerim sonucu hiçbi' yeteneğe sahip olmamanın nadirliğine istinaden, ancak ''hiçbir yeteneğe sahip olmama yeteneği''ne sahip olduğuma karar verdim.
Pek tatmin edici olduğunu söyleyemem tabii.

sıcakla arası iyiyse üsküdarda tarihi bir türk hamamına götürebilirsin.

kızkulesi'nde yemek yiyin.
galata'ya çıkın (asansör var)
pera müzesini gezin, orada agatha christie'nin kaldığı düşünülen otel var oranın kafesinde kahve için.

haci hamam ya$ sicak carpar simdi falan hic gerek yok kalbi yormaya.

Hamamı seveceğini pek sanmam. Kız kulesini düşüneyim ben. Galata da aklıma geldi ama bakalım çok kalabalık olmazsa.. Bu otelin kafesinde manzara var mı peki?

büyükhana çıkar görüp görebileceği en güzel manzarayı görmüş olur.

@bilmem ki neresi orası yav? Araştırdım da ama bulamadım.

@konusma Valla harikasın hocam. Çok teşekkürler!

çok

bunu bankanın websitesine sorsana delikanlı.

ben global traveller diye bir kart kullanıyorum. bu da ingiltere banka kartı. 1000 lira için 40 lira civarı kesiyor.

Bütün bankaların kesintileri aynı mıdır?

Ayrıca ücretlendirilir.

4441500ü ararsan tarifendeki her yöne veya sabit hat zımbırtısından düşer.

aşti esenboğa gece değilse belko ile gidiyorsan en az 1 saat
havaş ile 40 dk

thy'de online check-in 24 saat kala başlar 2 saat kala sona erer. ben direkt online varsaydım pardon. 45 dakikaya kadar havaalanında check in yapabilirsiniz. eğer sadece kabin bagajınız varsa, online check-in de yaptırdıysanız, en az 15 dk kala uçağın kapısında olmak şartıyla o 45 dk yı bile kısaltabilirsiniz.

fakat havalimanı o gün özellikle yoğunsa bazı havayolları (örn pegasus) 45 dakika kala check in sırasına girseniz dahi sizi kabul etmeyebilir. thy'de böyle bir ey duymadım.

En az 2 saat öncesinde havaalanında mı olmak gerekiyor. Bi yanlışlık var sanki?

check-in uçuşa 2 saat kala başlar. bitişi havalimanına göre değişiyor sanırım 30-45 dk civarı kala kapanır tahmini..

editledim.

Pisman olan da var birsuru ama yapilarinda var evlilige duskunluk. Simdi gelip "yoo benim cevremde bilmem kac yasinda hic de evlilige yanasmayan kadinlar da var" diyecekler:)

Toplum normlari, gelecek icin tek alternatifin evlilik oldugunu dusunuyorlar.

Turk kafasi iste. Adamlarin tek amaci ev almak araba almak ve evlenmek. Gelecekten baska beklentileri yok.

(Simdi birileri daha ne olsun diye soracak sozumu dogrulayacak)

Evlilik kafasında olan varsa yesillendirsin..
Hep kadınlar hevesli olacak değil ya.

benim de nedense çevremdeki erkekler evlenme arzusunda hep.

türk kafası filan değil. bi yaşa gelince insan bazı şeyleri sorguluyor. Bazı şeyler istiyor. o yaştan sonra hala geleceği olmayan ilişki istemiyor. çünkü yaşlanıyor insan. bunu hissetmeye başlıyorsun. o noktada belli bi yaşa gelen ablalar vaktini boşa harcamak istemiyor. sadece ciddi düşünen ile vakit geçirmek istiyo. karşıdan o hissi alamazsa da sürekli vurgulyo. hatta evliliği şu aşamada düşünmüyorum diyen erkek arkadaşından anında ayrılıp başka birini arıyor. aşk filan da önemli değildir bu ablalar için. çünkü genelde daha erken yaşlarda aşkı filan bolca yaşarlar bi vok olmadığını aşk yerine düzenin huzurun sevginin ailenin daha önemli olduğuna kanaat getirirler. sıkıntı şu ki bu hayatı isteyen yaşıtı çoğu erkek çoktan evlenmiş oluyor ya da tabi ki de daha genç bayanlara yöneliyor. her erkek olmasa da geneli bu durumda. bi de aile heveslisi evlenmek isteyip düzenli hayat isteyen erkeklerin çoğu kadının geçmişini kurcalıyor. özgür yaşamış 30 luk ablalara da uymuyo. bunu sorun etmeyen erkek çok az ama rakip çok olunca ortaya böyle bi netice çıkıyor. olay bu benim gözlemlediğim kadarıyla.

aksine tanidigim erkeklerde (+27) var bu heves.
kadinlar artik "aman evlilik mi? pff bakariz yea" modunda.

Sunu bana biri soylesin, huzur eyvallah, aile eyvallah. Ama ask olmadan cok duygulu hamimlarimiz nasil bu adamla yataga giriyor, opusuyor, koklasiyor. Kulaga igrenc gelmiyormu?

30 yaşındayım, evlilik hala korkuyla baktığım konulardan. 26 yaş üstü kadınların hepsi evlenmeyi istemiyor kısacası, hele ki önüne gelen ilk kişiyle evlenmeyi kesinlikle istemiyor. işi gücü, kariyeri olan kadına da toplum baskısı var ayrıca, yok sanmak çok safça.

nafaka sevdası, türkçe bilen kadınlardan uzak durmak en iyisi.

istersen kansere tedavi bul evlenmeyince başarısız sayılmak ve toplum tarafından kabul görmüyor olmak.
28 yaşındayım aile büyükleriyle her konuşmam torun istiyoruz üzerine dönüyor. her telefonda aynı bok diye son 2 yıldır giderek azaldı telefonlaşmalar. her günden ayda bire düştü. 3 yıldır sevgilim vs. yok zaten nasıl evleneyim dersen direk bilmem kimin subay, doktor oğlu var. hiç anlaşamacağın heriflerle baş göz edilme çabası. her bayramda konu komşudan, akrabaya herkesin sorması. eğer evlenmezsen beğenilmemiş seçilmemiş olduğunu düşünmeleri.
baskı falan deme diyorsun da bazı insanların bunlardan etkilenmesi garip değil. bir de yalnızsın bir de bu baskılar var üzülebilirsin çok ve haffiften evlilik için delirebilirsin.

En büyük neden çocuk. Erkeğin bu konuda sıkıntısı yok ama kadın 30'lu yaşlara girince doğurganlık ve çocuğu yetiştirme anlamında sıkıntılı yıllara adım atmış oluyor.

26 yaş üzeri kadınlarda ve 30 yaş üzeri erkeklerde doğal olarak ciddi ilişki beklentisi var, bu da evlilik arzusu şeklinde yorumlanıyor. bu tip kadınlarda gördüğüm en büyük hatalardan biri hala ergen gibi erkeklerin peşlerinde koşup şımartmasını beklemeleri. Erkek ise bu kadar eforu yaşı ilerlemiş kadına hem yakıştıramıyor, hem de "bu kadar uğraşacak isem daha çıtırına oynarım" diye stratejik düşünebiliyor.

duygusal olmakta tek kıstas aşk mı?
30 yaşında kadınlardan gerçekten liseli ergenler gibi; kalpler, çiçekler, böcekler, elele tutuşmalı bakışmalı mizansenler filan mı bekliyorsunuz?
kadınların evlilik meraklısı olup olmamasından bana ne (ki evlenmeyi istemekte tuhaf olan nedir silah mı dayıyor kızlar alnınıza bunu da anlamadım ama) hakketen 30 yaşında böyle bir romans beklemek de rasyonel değil- asıl böyle davranıyorsa o kadından soğuma sebebi bence. o değil de sanki erkekler ay aşık olsam da ayaklarım yerden kesilse, ay ışığında serenad yapsam diye bekliyor arkadaş, kadınlar sırf mantık/maddiyat peşinde ? "olm bi evlensem de kirli donlarımı yıkayıp katlayan olsa" diyen erkek değil mi, aşk bunun neresinde ?
duygusal olmak içinde aile sıcaklığını, anaçlığı, şefkati, yalnız uyumamayı, anne-babasının mürüvvetini görmesi tatminini filan içeriyor olamaz mı?
üstelik "evlilik" hakikaten aşktan ibaret bir şey hiç değil. kadınım, hiç düşünmedim evlenmeyi ama düşünecek olsam ben bu adam aşık mıyım diye 1 kez sorsam bu adamdan eş olur mu baba olur mu sorusunu 10 kez, biz geçinip mutlu olur muyuz sorusunu 100 kez sorarım. aşk=mutlu evlilik sanki. aşk güzel ama ilişki başka şey, evlilik daha başka şey.
"Gayet isi gucu olan kariyer sahibi kadinlar" da evlenmedikleri sürece "başarısız" görülüyor buralarda, plazalardan ibaret değil hayat.
pişmanlık kısmına gelirsek çoook aşık olarak evlenen ve mutsuz olup ayrılan oranı mantık evliliği yapandan daha az değil, bunu istatistikler söylüyor. üstelik aşık olup başka bir şeye bakmadan evlenen bir de "ne o, çok seviyordun hani", gibi bir eleştiriyi de göze almak zorunda. Sırf bu yüzden eroinman eşinden 2 sene boşanamadı benim bi arkadaşım.
benim neredeyse tüm arkadaş çevrem yabancı, ben daha sizin tabirinizle evlilik meraklısı olmayan toplum görmedim, yemişim Türk kafanızı. Burada nikah olmadan hayat çok zor, adetlerimiz kuvvetli bunlar ayrı dert ama temelde bakıldığında tüm dünyadan insanlar biriyle ciddi ilişki içinde olmayı çook da önemsiyor ve bu beklentisi bir yaştan sonra oluyor. yetişkin hayatın evrensel bir parçası bu.

nerde o kariyer sahibi olanlar ? bi tane kekte ben varım evlenmeye hazır erKEK :) kadın = şeytan 26 27 sine kadar bütün erkekleri parmaklarında oynatıp yoruluyor bakıyorlar hepsi aynı bok :) tuttuğunla evleniyor tatmadığı duygu oda çoluk çocuk malum 26 ya kadar kırmış fındığı o saatten sonra yesin ayvayı kalk ayşe çocuğa bak kalk ayşe yemek yap ütü yap temizlik yap çocuğa bak emzir uyut ayşenin uykusu gelir soyun ayşe ufaklık uyandı onu uyut :) ayşeler saracak birazdan beni küfürler le ama kezban demeye dilim varmadı bi umut işte:p

Tüm kadınları aynı kefeye koyamayız, evet bir kısmı cidden daha çocuk yaşlarından itibaren evlilik odaklı yaşamaya başlıyorlar, okul, iş, kariyer tüm hayatları evliliğe endekslenmiş oluyor. Ama içlerinde evlenmek zorunda kaldığı için evlenenler de var, zorunluluk neden doğuyor. En birinci ve yeri doldurulamayacak sebep bence çocuk, çocuk sahibi olmayı istemek, henüz yaşamadan hissetmeye başladığı annelik duygusu evliliği mecbur hale getiriyor. İkinci sebep duygusal eksiklik, belli bir zamandan sonra insan yormadan, incitmeden beraber yürüyebileceği birisini arıyor, maddi olarak beklenti yok, etrafta baskı da yok, ama işte yerini dolduramadığın başka bir eksiklik var.


Sırf evlenmiş olmak için evlenenleri, aile baskısı ile evlenenleri, maddi kaygılarla evlenenleri bu saydığım maddelerin dışında tutuyorum.

Pişmanlık olayı da bizim toplumuzda çok geçerli değil, o pişman olan kadınların büyük çoğunluğu çocuk sahibi olduğu için, diğer bir kısmı da daha iyi bir alternatif yaşam şekli olmadığı için hayatlarına, evliliklerine devam ediyorlar. Bir yerden sonra evliliğe çok büyük anlamlar yüklemeyi bırakıyorlar. Olmuş olması gerektiği için oluyor. Bu yüzden bir çok kadının en yakın arkadaşı eşi değil, hatta eşi arkadaşı bile değil. Aynı evde yaşayan ama birbirinden uzak insanlar haline gelebiliyorlar. Ha günümüzde görücü usulüyle evlenmiş evliliklerinde 30-40 seneyi devirmiş, hala birbirlerine sevgi dolu bakan, 2 gün ayrı kalamayan bir sürü çift de var. Sevgi önemli evet, ama bazı şeylerle anlam kazanıyor. Tek bir şeye endekslememek lazım evliliği...

26 yaş üstü oturup stabil bir hayat istiyorlar sevdikleri kişi ile.

sen diyorsun ki takılalım birkaç sene ama seninle uzun dönemli düşünmüyorum. Kezban mantalitesinden nefret ederim, ama erkeğin bu düşüncesinin altında çok da beyaz sebepler yok. hayattan beklentisi evlilik, stabil bir hayat olan kişiyi bu beklentisi nedeni ile yaftalayamazsın.

beklentiler uyuşmuyorsa yolları ayıracaksın.

ağır grip, çeşitli enfeksiyon durumları vs. elden ayaktan bir süre düşüren durumlar olabilir. ben bu durumlarda aldım yani.

dis agrisi..
saglik ocagindaki doktorlar disten anlamadigi icin ben bi kac kere bole aldim.

ishal

sırf adı bile 1 gün rapor almaya yeter. basur.

boğazında enfeksiyon varsa
dr un karşısına ölü gibi çıktıysan
burnun akıyorsa aksırıp tıksırıyorsan

Boğazım arıyordu 3 gün rapor verdi. Dinlenmezsem geçmezmiş diye.

annem geçen gün sigara içtiğimi öğrendi. üzerine bir de eve sarhoş gelince "aferin oğlum, aferin. böyle devam et." dedi.

Bana en son 1 yıl önce rektör yardımcısı bi dersi seçmeyi unuttum diye, sen bi de asistan olacaksın, bunları da bilmiyosan, öğrenemediysen sana bişi demiyorum dedi. Hatırladıkça sinirleniyorum ne alaka asistanlıkla yani :D. Annemi saymıyorum ben ya ooo anne sayılmaz.

annem kendisini aramıyorum diye bozuk attı. onun dışında arnavutluk'ta bisikletlinin biri, önüne çıktım diye, bir şeyler mırıldanmıştı. muhtemelen küfürdür.

lan sigara atmayı beceremiyorum ben. uzağa gitsin diye balkondan fırlattım cuğarayı komşunun balkona geldi. kadında tam o sırada balkona çıkıyodu görür görmez şok oldum 2-3 saniye kaldım öyle sonra hemen eğildim ama kadın bağırmaya başladı. cuğara atiyurlar yetişin gomşulaar diye. umarım beni görmemiştir lan yoksa pedere hesap verecez :/ pek hakaret sayılmaz ama fena utandım ve kadın çok haklı. sıçtık sıvadık resmen

sahurda "domuz gibi yedim" dediğim için babamdan azar ve dayak yemiştim en son.

"Senin yapacağın işi sikeyim"

Managerim bütçeyi patlattığımda...yaklaşık 2 saat önce...

bir saat once;
"su bossun pull timerina dikkat etsene, zip zip zipliyorsun etrafta erken cektin bak..."
aciktim dikkatim dagildi :(

Bugün oturmuş kek yiyip çay içerken bir kedi gelip kucağıma oturdu, bana masaj falan yaptı. Ben de sevip fotoğrafını çektim. Annem kızdı niye kirli sokak kedisini kucağına oturtuyorsun diye.

çenemin çıktığını anneme haber vermemiştim bugün akşam öğrendi, epey bi bozuk attı söylemedim diye. aslında kimseye bir şey söylememiştim, bugün babamla konuşurken n'aptın nasıl geçti günün diye sorduğunda laf arasında doktora kontrole gittiğimi söyledim, o da anneme söylemiş. annemde üstüne alındı, söylemedim diye kızdı :)

en son benim sokakta yürürken herifin teki "şuna bak ayağı çıplak başı kapalı, berduş gibi dolanıyor hrrr hrr" dedi. bir kaç hafta oldu sanırım. bir de birim sorumlusu "bana niye yaptığınız işleri haber vermiyonuzzz!" diye odaya daldı ama asıl muhatabı aslında ben olmadığımdan onu saymıyorum.

çıkartıp masaya vurdum masa dedi ki yavaş ol aq
sonra zebaniler geldi beni zindana attı

kadın cinayeti anlatıyor. herif sevgilisini içirip bıçaklayıp nehre atmış.

acil doktora gitten kasıt acile git değil tabi ki. en yakın tarihe randevu alıp ortopediye görünmenizde fayda var.

acile gidin. büyük hastanelerin acil ortopedileri var. zaten ilk röntgende sorun görmezlerse müdahale etmezler. tedaviniz yapılmazsa sürekli sakatlık çıkaracak bir bileğiniz olur.

lasonil falan degil. ilk hafta boyunca sik sik buz uygulayacaksin, ilk hafta soguk. mumkun mertebe de uzerine basmamaya calisacaksin, dizinin altini da destekleyerekten ayagini yuksek tutacaksin.

ondan sonra lasonil olur, voltaren olur takil.

bir de uzunca bir sure burkmamaya bak, buyuk burkulmalardan sonra burkulmaya biraz daha meyilli oluyor gibi bilek.

acile gidersen röntgen çekecekler ; kırık yoksa krem , ilaç yazıp ortopedi poliklinigine gidin diyecekler. hem açıkçası üzerinden 4-5 gün geçmiş olay için acilcinin yapacağı birşey de yok.

hem zaman kaybı hem de boşuna yorgunluk olur , o yüzden en iyisi fayfim hocamın dediği gibi ortopediye gitmek.

birşey yoktur demek müneccimlik olur ; burkulma sırasında kıkırdak zedelenmesi olmadığını kimse garanti edemez. şişmez , morarmaz ama sürekli ağrı çekersin.

Bu tür durumlarda kırık çıkık çatlak falan çok problem değil, asıl problem tendon sakatlıkları. Onların hasar görmesi bu tür basit olaylarda hemen gerçekleşebiliyor ve iyileşme süreci baya uzun oluyor. Endişelenmen gereken konu bu olmalı. Ne yapman gerektiğini arkadaşlar zaten söylemiş. Kolay gelsin.

ben de düştüm 2 hafta önce :p hem burkulma hem de ayak parmağıma bir şey oldu, doktora gitmedim yeni yeni geçiyo bir şey olmuş mudur diye hala şüpheleniyorum ama sen git tabii.

ortopediye git. işinin ehli biriyse elleyip de yırtık olup olmadığını anlıyor, mr'a gerek kalmıyor. bana topuklu ayakkabı reçete etmişti ahahahah

korkutmak gibi olmasın ama ben iki sene önce buna benzer bir şeyi buz pateni esnasında yaşadım. aynı sizin gibi "bi şey olsa ağrı/sızı, şişme olurdu canım..." deyip önemsemedim. içe basa basa, ayaklarımı ağrıta ağrıta kaymaya devam ettim o şahane burkulmadan sonra. daha sonra ödemdi, aşırı zorlamaydı, ardı arkası kesilmeyen MR'lardı derken doktor bandaj verip sktir git dedi. iki sene oldu işte hala bandajsız yürüyemiyorum, iki adım sonra kapatıyor ayak kendini resmen.

sağa sola oynatınca ve adım atınca acıyorsa bir şeyler var demektir. benimki çok geç ve kıkırdak dokusu tamamen rezil olmuşken fark edildi, o yüzden biraz daha anasını belleyip ameliyat olacağım sanırım. siz ihmal etmeyin, ortopediye görünün.

ha "doktor ne verecek?" konusunda haklısınız, ben gitmesem bundan daha kötü olmayacaktı.

Vpn ile abd'den bağlanıyor gibi deneseniz mesela?

bugün aynı sorunla ben karşılaştım. türkiyede hizmet veren bir kargo firması olmadığından dolayı takip edilemiyor galiba. Ben gönderirken ptt kargo ile gönderdim, onlar amerikada usps kargoya verdiler onlar teslim etti. dönüşte de usps ye verildi takip edemiyorum, muhtemelen ptt kargo ile ulaşacaktır sana.

ptt'nin yurtdışı gönderi ara servisinden takip et. ebayden gelenleri ben öyle takip ediyom.

@fuzzy iyi fikir bi deneyim bakalım. @facebook sağol ben de PTT'ye verilecek diye biliyorum ama ABD içi kargo hareketleri vs görmek istiyorum, o da olmuyor.

@mesgul ve huzursuz abi yok PTT'de hiçbir bilgi çıkmıyor şu an.

sisteme düşmemiş olabilir ki düşse zaten anında ptt sisteminde gözükür. çünkü ulusal posta birliğine bağlı onun için anlık ortak veri kullanılıyor.

eleman ya yanlış verdi gözükmüyor.
yada sisteme düşmedi.
veya gerçekten böyle bi sipariş yok :D

Bi şekilde bu sayfaya ulaşan arkadaşlar için bilgi vereyim. Paketim 3 ekim 2015'te yola çıktı. Bu süreçte USPS veya diğer takip sitelerinden hiçbir şekilde izini süremedim. Bugün yani 13 ekim 2015 tarihinde paketimi ptt gönderi kontrol sayfasında görebiliyorum. Bugün ülkeye giriş yapmış gözüküyor.

Herkese bol şans.

her zaman yapıyorum çünkü yalnızım.

evet gecirilebiliniyor.

konser, sinema, tatil vs. yurtdisina giden cekirdek arkadas grubu oldu. hani bunlarin gitmesi benim guzel vakit gecirmeme engel degil sonucta. daha uretken oldum diyebilirim. kendimi bol bol dinleme vaktim oluyor ve daha cok proje cikiyor.

bence ülke gençliğinin önemli bir bölümü tek başına kaldığında osbire yöneliyor. bence yani

En son haziranda tek basima bodruma gittim bi hafta takildim
en son 1 ay once tek basima sinemaya gittim goreviniz tehlike 5i izledim.
genelde tek basima alisverise cikarim ki en son gecen hafta ciktim

Spor tek başına zevkli, yürüyüşe hep tek başıma giderim, tek başıma bisiklet sürerim. Tek başına alış veriş yapmak da güzel. Bence her insanın zaman zaman yalnız kalmaya ihtiyacı var.

AHAHAHAHH :D ulan.

Sinemaya genelde hep yalnız giderim. Alışverişe zaten öyle. Konsere bazen kardeşim ya da arkadaşlarımla, ama dinlediğimi dinleyen yoksa kendim de...

Geçen yaz Birleşik Krallık içinde tek başıma tur attım gezdim dolaştım.

Evde film izleme, internet vs. her şey zaten yalnızken yapılıyor.

Genel olarak başkalarıyla uyuşmak, birlikte bir şeyler yapmak daha zor geliyor çünkü zevkler renkler çok değişiyor. Ayrıca pek başkasını beklemek de istemiyorum, istediğim anda kendim istediğim şeyi yapıyorum. Ama kafa dengi birkaç dostumla bir şeyler yapıyoruz tabii.

edit: evet yürüyüşü de kendim yapmayı seviyorum. Bazen kulağımda kulaklıkla, bazen kulaklıksız(gece geç ya da sabah erken sessizlikte) kendim yürümeyi dolaşmayı hayal kurmayı çok seviyorum.

tek başıma alışveriş yaparım. tek başıma sinema, tiyatro, konser gitmem.

tek başıma alışveriş yapmayı seviyorum. tek başıma bir cafeye gidip saatlerce ders çalışmayı, kitap okumayı, çay kahve yudumlarken insanları seyretmeyi ve onları incelemeyi seviyorum. onlar hakkında düşünmek beni rahatlatıyor. sonra insanların ne kadar dertli olduğunu görüp dertlerime bakıp kendime gülümsüyorum. onları izlerken kendi dertlerime çözümler düşünüyorum kimi zaman. böyle gider bu. en son sanırım tek başıma bir hafta içinde gittim, bimekse gitmiştim. iki hafta içinde de ders için bi cafeye oturdum.

arkadaşlarla da güzel vakit geçirilebilir ama tek başına olmanın keyfi de bir başka. henüz tek başıma sinemaya, tatile, bir konsere vs gitmemiş olsam da bir gün bunları da yapabileceğime olan inancım tam. eminim güzel geçeceklerdir.

Alışverişi tek başıma yaparım mutlaka, bir de film izlemeyi seviyorum. Kimseyi sıkıyor muyum diye düşünmemiş oluyorum böylece.

yalnız konsere hiç gitmedim. ama sinema, tiyatro yalnız daha çok seviyorum. alışverişe de yalnız gitmeyi severim.

Söylediğin her şeyi neredeyse daima yalnız yaparım. Değişik hissetmiyorum. Nötrüm.

hep yalnızsan veya alıştıysan sorun yok da.
kaa dengi birileriyle olmaya alışınca sonra yalnız olmak zor geliyor.
ben mesela alışverişi hep tek yaparım ama bir yandan da kulaklıktan telefonla arkadaşımla konuşurum. arada müsait olmayınca, konuşmadan yapmam gerekince bi an üzülüyorum.

pek arkadaşım olmadığı için yalnız yapıyorum bu aktiviteleri genelde.

sinemaya, tiyatroya tek gitmeyi sevmediğim için aylardır (tiyatroya yıllardır) gitmedim, en son ailemle gitmiştim.
bu yüzden çok görmek istediğim filmlere bile gidemiyorum.

engelli şuanda twitter ile beraber

An itibariyle annemle konuşuyorum. Annem girebiliyorsa herkes girebiliyordur bence.

güldürdün ron:)
bende giriyorum.

Bende açılıyor

o zaman uydunet'te mi yasaklandı acaba an itibariyle?

Yavaşlık var 2 saattir bende, aslında direkt geçmiş akış yüklenemiyor, facebook kaynaklı gibi geldi bana.

Ttnet yavaş!

uydunetsporluyum, benimki de can çekişiyor.

Superonline sorunsuz.

tayyip amca sağolsun. dünden beri 30 kişiye zenmate kurulum dersi verdim.

silver.

apple kendine yakışanı kullanmaktır, al gold'u, çatlasınlar

silver güzel, gold çok kıro duruyor. rose gold kadında güzel durabilir. erkekte görürsem püskürürüm.

abi canın ne istiyosa onu al.

istediğini al geç ya. bence siyah sade diye iyi sadece her telefonda... yoksa kırmızı alırım mesela... hatta sonraki telefonum kırmızı olabilir de duruma göre...

gold beğeniyorsan gold al. gold kullanan erkeğe de hiçbi zaman değişik bakmadım. beğendiğini kullan

Yoğurt

Süt iç.

süt için.

sut +1

Yoğurt

Süt içme.

kefir iç.

elma

mide ilacı yut, rabiza olsun.

Normalde adam yaralamanın/öldürmenin cezası neyse aynı prosedür.

hafifletici sepetler olur bence. zira evin icindeki bir hirsiz.

iyi bir avukat planlı cinayete sokar... önemli olan yaralamak. yaralarsanız adamı sıyırma ihtimaliniz çok fazla... fakat işin içinde ölüm olursa sonunu hiç kestiremeyiz.

hırsız yattığın odaya girerse öldürebiliyorsun kardeş. hırsızın öldüğü odaya yorgan döşek at.

Merak ettim, ben de araştırdım. Şöyle bir yazıya rastladım:
www.phoenixlockmaster.com

Kısaca ABD'de, İngiltere'de puçaklan, pompalı tüfenglen yaralayacak ya da öldürecek tuzaklar kurarsan başın belaya giriyormuş.

eşitlik olmalı her fiilde.

genel kural senin canına kastedeni öldürürsen nefsi müdafaa olur. hırsız senin malına kastediyor. onun malına zarar verirsen belki haklı olabilirsin. ama yaralamak ya da öldürmek gibi zararlar verirsen haksız olursun. tasarlayarak adam öldürmeye bile girer ki indirim uygulanmaz.

siir gibi sarki sozleri var ingilizce, olur mu? nick cave

ayten'in sonu

evet beyler çok iyi daha fazlası lütfen daha fazlası.

sen istinye'de bekle ben burdayım
başım belada

her ikisi de şarkı olmasına rağmen aslen şiirdir. cinayet tarifi yoktur ama öldürülme aşamasındadırlar.

falco - jeanny şarkısı var.

esse de minik termoslar var

parana da kiyacaksan bu isin krali "thermos"

malum, olaya adini vermis. ben indirimde 40 dolara almistim bir tane, ufak boy. 450 ml falan olsa gerek. saatlerce sicak tutuyor. hepsiburada'da varmis.

tantitoni de çok tatlı termoslar var

tchiboda guzel modeller gormustum ama akitiyor mu bilmiyorum :(

bu işin NASA'sı stanley'dir. Stanley'i bulmaya çalışın, gerekirse amerikadan getittirin. adaamların 1913 yılından beri uzmanlık alanı termos.

Evet.

Evet

Oyunculukta zirveye oynar.

Evet

komedi filmlerinde olduğu kadar, dram filmlerinde de sağlam iş çıkarmıştır, haliyle evet.

efsanedir

çok çok iyi bir oyuncudur

Evet

bit tabi

daha önce yazıldı mı bilmiyorum ama, evet.

kemal sunal = jim carrey.

önce aptal karakterleri oynadığı komedi filmleri, yaşlandıkça dram.

çok düşündüm. evet.

evt

cevap filmde: bruce almighty

www.youtube.com

evet

i love you phillip morris'te de çok iyi bi oyunculuk performansı var. gerçi orda ewan mc gregor'un gölgesinde kalıyo. o da hayvani bi oyuncu, yeri gelmişken söyleyeyim dedim.

dünya yuvarlak mıdır?

İyi bence.

Hayır

vizede gosterıyorsun onu zaten.

nakti sorabilirler ama hesap cüzdanı istemezler herhalde

Açık kalp ameliyatı olabilir

kalp (acik kapali bilmem) ameliyati olan amcamda anlattigin gibi izler var.

açık kalp ameliyatı +1

Kimse söylememiş ama galiba açık kalp ameliyatı.

benim tahminim açık kalp ameliyatı oldugu yonunde

belki açık kalp ameliyatıdır

bir başka ihtimal de açık kalp ameliyatı.

hayır, bence açık kalp ameliyatı.

biri de dememiş ki açık kalp ameliyatıdır diye. teessüf ederim :/

Hiç emin değilim ama açık kalp ameliyatı da olabilir.

sanirim bahsettigin sey acik kalp ameliyati.allah allah,hic mi kimsenin bi tanidiginda olmadi? yoksa ben mi yaniliyorum? ama yok yok,acik kalp ameliyati bu.

Motor kazası

dalga geçiyorsunuz da açık kalp ameliyatı değil. mitral kapak propbilmemnesi olan akrabam da, bypass olan babam da, kalbinde delik olan arkadaşımın 6 aylık kızı da (şimdi üç buçuk yaşında) açık kalp ameliyatı geçirdiler, hepsinin sadece göğsünün ortasında, göğüs kemiği üstünde tek iz şeklinde dikiş izleri var. öyle göğsün sağından solundan falan yok. boyuna kadar da çıkmıyor.

açık kalp ameliyatından daha büyük bir operasyon olmalı. belki akciğer nakli, ne bileyim. veya kaza maza geçirmiştir, onu dikmişlerdir.

gördüğünüz kişi yaşıyor muydu? ölü ise otopsi yapmışlar kesin bilgi.

Yorumlardan sonra kıl dönmesi ameliyatı olduğuna karar verdim.Tnx.

açık kalp ameliyatı göğüsde upuzun tek çizgidir, arkadaşta gördüm. iki çizgiyi bilemeyecem.

aynısı kaynımda da var.

anal fissürmüş, oraya kadar uzanıyormuş.

pragdaki saat kulesinin orda azeri abiler vardı. gerçi şuan şuan nerde olduğunu yazmamışsın ama pragdaysan orda bozarlar

Türkiye'deyim. Ankara.

kesin olmamakla beraber: ziraat bankası

gözlük takınca baş ağrısı yapıyor. biraz kullansam alışırım ama alışmak istemedim. gözlük olayını pek sevmiyorum sanırım. kör kör dolaşıyorum. pis bir adam olmasam lense geçerim.

aynen gözlük takınca başım inanılmaz ağrıyor, ilk gözlüğüm olduğu için de salaklık edip camlarını küçük kestirmiştim, odaklanma problemi yaşıyordum. sonra yemek yerken unuttum çöpe atmışlar :( daha gidip alacam br tane.
lens takmaya çalıştım, işte arkadaşıma taktırıyordum böyle dünyam değişti resmen hiç gözlük gibi değildi. ama kendim takıp çıkartmayı öğrenemeden bir ara gözüme battı ben de ara verdim, yakın zamanda gene götürüp taktırıcam arkadaşa yavaş yavaş ben de öğrenirim. gözlük de alıcam bu sefer büyük camlı olacak. ama gözlüğü sürekli kullanmam, yalnızca uzaktaki bir şeyleri okumam gerekirse takarım.

evde kullandığım gözlüğün çerçevesi bozuldu, yenisini almaya zamanım olmuyor, olduğunda da unutuyorum zaten. iş yerinde kullanamıyorum, toz boyacıyım.
koca kafalı biri olarak dışarıda kullanmıyorum, çerçeveyi yanlış seçtiğimden.

biz de bu şekil delikanlıyız ;) ;)

sahibine mesaj atın cevaplasın, ben geçenlerde gittiğimde depozito felan istemedi ama sitede alınır yazıyordu.

giriş yaparken elden veriyorsun ve çıkış yaparken elden alıyorsun. yalnız erken saatte çıkış yapacaksan ev sahibini beklemen gerekebilir.

bir de azeroth'un dediği gibi de olabilir.

Ben ev sahibiyle mesaj yoluyla anlaşıp parayı gidince elden verdim, ne siteye komisyon verdim ne de depozito. Ev sahibine sor.

depozitoyu airbnb kredi kartınıza bloke koyarak tutar, siz check out yaptığınızda ev sahibi tamam kırık dökük yok derse karttaki blokeyi kaldırır. ev sahibi iddia etse bile parayı hemen ona aktarmaz önce sizinle iletişime geçer.
depozitoya bloke koyma işi sizin check-in yaptığınız gün olur, o gün gelmeden iptal ederseniz zaten bloke hiç konmaz.
öyle elden alıp vermeler yapmayın. paranızı kaptırırsanız airbnb sorumluluk kabul etmez.

Yaz ayida bana kar etmedi.bazen çıldıracak gibi hissediyorum

iş yerinde de olmuyorsan depresyonda değilsindir. psikologa gidebilirsin, ilaç olayını psikiyatr a bırak.

başkan mevsimsel galiba ya. herkeste benzer saçmalıklar var vallla.

Aktif kalman lazım. İş sonrası spor yazıyorum sana.

iş sonrası eve zor gidiyorum :( spor nasıl yapayım

Spor yapmadığın için öyle zaten.

Hakli olabilirsiniz evet

Polisiye gerilim okusana heyecanlı oluyor onlar öyle öyle gelişir zaten
Yazar istersen

Harlan Coben ve Tess Gerritsen favorim

Kazanamazsin
"Kitap" denen sey de romanlardan ibaret degil.

Sevdiğin türlerden başla, sevmediklerini de merak etmeye başlarsın. Benim aliskanlik 90larda kuponlarla aldigimiz ansiklopedilerle başladı.

Hayatimda hic kitap okumadim. Eksikligini hissetmiyorum.

kısa kitaplara yönel ilk...belki şimdiye kadar okuduğun tarzlar ilgini çekmemiştir bende oturup dünya klasiklerinden okumak istiyorum ama inanılmaz sıkıcı

çok basit.
küçük kitaplardan başla.
mesela küçük prens, şeker portakalı, samed behrengi kitapları gibi. bundan sonra kısa romanlar, şiir kitaplarıyla devam edersiniz. bu sayede kendinize ben kitap okuyorum mesajı verirsiniz ve güveniniz yerine gelir.

ilgini çekecek kitaplarla başlaman önemli. polisiye kitaplar gerçekten çok sarıyor, film izliyor gibi merak içinde okuyorsunuz. ya da fantastik kitaplar olabilir. bildiğin harry potterla falan bile başlayabilirsin. ya da game of thrones falan okuyabilirsin. tonla ilgi çekici fantastik kitap var. denildiği gibi kitap denen şey romanlardan ibaret değil, fakat bu da bir adımdır, bakma sen bu ukala tiplere. kimse anasının karnından çıkınca felsefe okumaya başlamıyor.

bence yapacak başka şeylerin olduğu için okumuyorsun. ben de bir süredir okumuyorum, geçen gün elektrikler kesildi 10 saat, çıktım evden turgenyev'in babalar ve oğullar'ını aldım. oturdum 185 sayfa okudum. o günden bugüne yüzüne bakmadım sonra kitabın. bugün 7 sayfa okuyup bıraktım.

Roman okumayı sevmiyorsan roman okuma. Herkes edebiyat sevmek zorunda değil. Tarih sosyoloji vs ilgilendiğin alan üzerine de bir şeyler okuyabilirsin.

ben kindle aldim, kindle sayesinde bir polisiye seri ile karsilastim, simdi 3.cü kitaptayim bütün kitaplar ayni kisiler üzerinden ilerliyor yani gözü pek bir polis, bir hacker, eskiden bodyguartlik yapmis bir eleman ve bir adli tip doktoru catlak bir hanim. ilk kitabi okuduktan sonra ikinci ücüncü kitaplari da okumak istiyorsun. hatta yazar seriye yeni bir kitap ekleyince hemen alasin geliyor.

edit; isim istenildi: yazarin ismi alexander hartung

seri isimleri (almanca):

-Bis alle Schuld beglichen
-Vor deinem Grab
-Wenn alle Hoffnung vergangen

kitaplarin ingilizce isimleri:

Until the Debt Is Paid

Grave Intent

agatha christie oku.

ilgi duyduğun konularda oku. okumaya alışınca kurgu da okursun, ki kurgu okuman gerekmiyor. esasen öğrenmek için okumak lazım diye düşünüyorum.

edit: ha tabi kurgu var kurgu var; bazıları gayet de öğretici.

İnternete ayrılan zaman kesinlikle ama kesinlikle kısaltılmalı. Diğer türlü insan beyni her zaman kolay olana meyletmek istiyor ve inan kitap o kolay olan olmuyor hiçbir zaman :)

Bir adet Kindle edinmek motive edebilir. Şahsen ben toplamda 40 dakikamı metro gidiş gelişlerinde kitap okuyarak değerlendiriyordum okul zamanlarında. Ayrıca e-kitap beleş bir şey olduğu için "istedim de alamadım" dediğin kitapları bile hemen edinebiliyorsun.

Bir de Nazım'ın oğluna yazdığı mektuplarda öğütlediklerinden birisi "kendine günde en az şu kadar sayfa okuyacağım diye söz vermelisin. bunu da benim için değil, kendin için yapmalısın" idi. Böyle bir limit de konulabilir, çok zorlamayacak ama günden güne geliştirecek bir miktar zamanla belirlenir.

Benden bu kadar :)

İnternete ayrilan zaman kesinlikle ama kesinlikle kisaptilmamali!
İnternette bos beles işlere ayrilan zaman kisaltilmali.

the proclaimers - 500 miles
metallica - turn the page
long distance calling - apparitions
chad gendason - closer to where you want me

Joe walsh - rocky mountain way
Willie nelson - on the road again
Metallica/bob seger - turn the page
Guns n' roses - nightrain
The allman brothers band - ramblin' man

Kiss - detroit rock city
Unknown artist - İf you're going to san francisco :)))
Yine unknown artist - new york groove

Guncelleyelim

king crimson, starless www.youtube.com
bruce springsteen, streets of philadelphia www.youtube.com
pearl jam, release www.youtube.com

ghost - he is

www.youtube.com

bende bildiğin şarkı yapıcaz sandım..

Yine düştük yollara yollara yollara
Yine aştık dağları dağları dağları
Ayağım gaz pedalında ardımda fırtına
Dönülmez ufuklarda yollardayım
Bu bir belirsiz gidiş hem çıkış var hem iniş
İşte şimdi burdayım yanındayım

Sen varsın ya her şey senden önce ve senden sonra x2

Yine düştük yollara yollara yollara
Yine aştık dağları dağları dağları
Bugünü güzel sevdim eridim sevdalarda
Korkular vız geldi tırıs gitti
Orada bir yer var ki o yer bizim yerimizdir
İz bıraksak geçerken bize yeter

cris rea www.youtube.com

www.youtube.com

one more cup of coffeeee www.dailymotion.com

silme bu başlığı (:

iggy pop - the passenger

turn the page yazacaktım ki adamlar yazmış hemen.
civil wars- dance me to the end of love
sting- fragile

500t

En kolayi Sabiha Gokcen'den ucakla Esenboga. Esenboga'dan taksiyle ODTU.

Epic olmuş. Silmiyorum.

uc dakika soruya baktim.

kardeş baya baya güldürdün lan helal amk. şuku imkanı olsaydı basardım artıyı :D

ben hiç uçakla gitmedim. bence trenle git. tren daha iyi.

yaklaşık iki saat boyunca güldükten sonra twitledim.. *sorrynotsorry*

edit: ve lütfen nooolur gerçekten de silme.. evde kime anlattıysam mavi ekran verip yarıldı, ben de zaten favorilerime ekledim. :D

İDO seferleri başladı ekimin başında.

tependen kalkan uçaklara otostop.

Belko air ile eger indiriyorlarsa(sanirim indriyiyorlardi) ankamallda inip direkt indigin yerden odtu dolmusuna binmek. Belko air de hemen havalimani cikisinda zaten gorursun.

sabiha gökçen nere odtü nere.
sabancıyı mı soruyorsun?

odtü beşiktaş da mıydı diye sordum lan kendime...

bi kez rüyamda kızılay'dan taksiyle heathrow'a gitmeye çabalıyordum. onun gibi olmuş. hll spr dvm (thumbs up)

floydian'in buna geyiksiz cevap vermis olmasi beni dusundurdu. ve evet, 10 dakikadir guluyorum.

bazı kitabın dipnotuna gidebiliyorsun bazısına gidemiyorsun. önceden dipnotuna basarak okuduğun başka bir kitabı dene aletten mi kitaptan mı anlarsın.

Öğrenirsin

birbirine karışır. lehçede önce b1i bitir öyle.

Lehçe dünyanın en zor dillerinden biri zaten. Tam da ortamına girmişken Almancayı karıştırma hiç.

Kolay gelsin.

Anne Frank'ın evine gidebilirsin, kanal turu yapabilirsin.

www.hollandpass.com

biz bundan alıp, içindeki aktivitelerden seçim yapmıştık. gününü geçirebilecğein çok güzel yerler var. detaylı ne olduklarını da anlatıyor. katılmak istediğin aktiviteleri seçip buna göre almak istediğin pass tipine karar verebilirsin.

heineken experience
amsterdam dungeon
madam tussauds
tekne turları
çiçek pazarı

bunlar bizim yaptıklarımızdı 2 gün içinde hepsinden de çok keyif aldık.

Kanallarda yürüyüş ve şehir turu, şehir müzesi, kraliyet müzesi.

madam tussaud müzesini gezebilirsiniz.

oitheblog.com

amsterdamrehberi.blogspot.com.tr

(bkz: tripadvisor)

tavsiyeler için çok teşekkürler (:

benim bildiğim halk eğitim aydan aya cüzi bir ücret alır. böyle toplu olanını hiç duymamıştım. ama cevap gelmezse yarına kadar öğrenirim halk eğitimde çalışan tanıdık var.

Halk Eğitim Merkezleri ücretsizdir. Hatta işkur aracılığı ile açılan kurslarda kursiyerlere harçlık bile verilir.

Bimer'e yapıştır gitsin. 3 vakte alırsın cevap :)